hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • yayın yasağı gelirse işid, gelmezse pkk.

    edit: arkadaşlar uyardı, yayın yasağı gelmiş hemen. tabi milli güvenlik konusu, yasak şart.

  • how ı met your mother 'da ted mosby bir gece dövmeci bir kızla takılmıştı. sabah uyandığında kalçasının üstünde kelebek dövmesi vardı. kadın - erkek dizideki bütün karakterler dövmeyi gördüğünde' sürtük dövmesi' diye tedle dalga geçtiler. kimin eli kimin cebinde belli olmayan amerikan dizisinde bile bunu diyebiliyorken ekşide aynısını söyleyince orta doğulu oluyorsun :)
    not:bu entryde herhangi bir görüş bildirmedim. sadece gözlemlediğim bir ayrıntıyı dile getirdim.
    edit:ortadoğulu kelimesi orta doğulu olarak düzeltilmiştir. mesaj atan türk dil kurumu ekşi sözlük çalışanlarına teşekkür ederim.

  • mitler, destanlar ve dinler üzerine yapmış olduğu sansasyonel çalışmaları ile tanınan joseph campbell, tarih 1949 yılını gösterdiğinde ilk özgün çalışması olan, orijinal adı “the hero with a thousand faces” (bin yüzlü kahraman) isimli kitabı yayınladı. kitap türkiye’de ilk olarak sabri gürses’in çevirisi ve kabalcı yayıncılığın çalışmalarıyla “kahramanın sonsuz yolculuğu” adıyla çıktı. kabalcı yayıncılıktan iki baskı yapan kitap, daha sonra yine sabri gürses'in çevirisiyle aynı isimle ithaki yayıncılık tarafından basıldı.

    joseph campbell, kitabın arka kapağında da belirtildiği üzere dünyanın bütün mitik anlatılarında var olan kahramanların izlemiş olduğu yolu izleyecek olursak tek bir arketip kahramanın varlığına ulaşacağımızdan söz eder ve buna “monomit” adını verir. monomit bütün mitik anlatıların karakteristiğini kapsayan genel bir kalıptır ve campbell tarafından “kahramanın yolculuğu” adı verilerek bir çevrim / döngü şeklinde formülize edilmiştir. formülize edilen bu çevrim / döngü maceraya çağrı, çağrının reddedilişi, doğaüstü yardım, ilk eşiğin aşılması, balinanın karnı, sınavlar yolu, tanrıçayla karşılaşma, baştan çıkarıcı olarak kadın, babanın gönlünü alma, tanrılaştırma, nihai ödül, dönüşün reddedilişi, büyülü kaçış, dışarıdan gelen kurtuluş, dönüş eşiğinin aşılması, iki dünyanın ustası ve yaşama özgürlüğü aşamalarından oluşmaktadır. campbell'ın da belirttiği üzere kahraman, pek çok anlatıda bu aşama sırasını izlese de aşamalar bazen birbirleriyle yer değiştirebilir ya da aşamalardan bazıları görülmezken bazı aşamalar farklı boyutlarda bulunabilir.

  • bir kız, başka bir kıza (erkek arkadaşı ile birlikte) işkence yapıyor ve erkek arkadaşının o kıza "külodunu indir" demesini normal karşılıyor. inşallah o erkekle evlenirsin sana edebileceğim en büyük beddua bu olur.

    edit: mağdur kız 15 yaşında, fail olan kız 17 yaşındaymış. videoyu çeken şahıs ise 30 yaşındaymış. evet 30 yaşında evli-çocuklu bir adamın 15 yaşında bir çocuğa "külodunu indir" dediği bir video izledik. senin ben sıfatını s... her iddiasına varım ki bu olayı kurgulayan ve böylesine çirkinleşmesine neden olan da bu pedofili sapıktır.

    edit2: mağdur kızın da kendisine bunu yapanlardan pek bir farkı olmadığına dair ikinci haber. anlaşılan şu olaylardaki tek mağdur insanlar bizleriz. böyleleriyle aynı toplumda yaşamak zorundayız. çocuklarımız onlarla aynı kaldırımda yürümek zorunda ve hatta belki aynı okula gitmek zorunda. yine de o 30 yaşındaki sapığın bu olaylardaki rolü diğer hepsinden farklı. hadi bu ikisi hala kanun önünde çocuk sayılır, sana ne oluyor? zaten boşanacaksın ve çocuklarını bir daha göremeyeceksin (yani umarım) yine de bir yerde karşılaşacak olsan nasıl bakacaksın yüzlerine? nasıl bir adamsın lan sen? bu çocuklarla yakınlaşırken onların yetim-öksüz olmasından faydalanıyorsun değil mi? allah senin belanı versin.

  • son yıllarda türkiye'de mantar gibi çoğalan, restoran, giyim mağazası, telefoncu, kuyumcu, berber gibi envai türde iş yerleridir. adamlar savaştan kaçıp geliyorlar ve yabancı bir ülkede iş yeri açıp kendi dil ve alfabelerinde tabela asabiliyorlar. hatta bazıları lütfedip de altına türkçe bir iki kelime yazmaya bile tenezzül etmiyor. kendi elleriyle kendi ülkesinin demografik yapısını bozmak, elin yabancısının kendi vatandaşının iş hakkını gasp etmesine müsaade etmek basiretsizlik ve hatta enayiliktir . ne diyelim, her toplum layık olduğu şekilde yönetilir.

    http://i.hizliresim.com/ejzoen.jpg
    http://i.hizliresim.com/qm4qg3.jpg
    http://i.hizliresim.com/vygdgr.jpg
    http://i.hizliresim.com/6nloq7.jpg
    http://i.hizliresim.com/gzpvv2.jpg
    http://i.hizliresim.com/l3yrpj.jpg
    http://i.hizliresim.com/pmy9q9.jpg

    edit: öncelikle almanya'da iş yeri açan türkleri örnek gösteren arkadaşlara, sığınmacı, mülteci, göçmen, oturma izni, çalışma izni, vatandaşlık gibi kavramlar arasındaki farkları öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
    almanya, fransa, isviçre vb. ülkeler belirli ihtiyaçlar ve belirli planlar dahilinde bu tür şeylere müsaade ediyorlar. senin amcan almanya'da inşaat işçiliği yaparken alman inşaat işçisi işsiz kalmıyor. ama türkiye'de kayıtsız kuyudatsız bir şekilde ülkeye girmiş, ne idiğü belli olmayan bir suriyeli işçi, türk işçinin yarı yevmiye ücretine çalışarak o işçiyi işinden ediyor. o avrupa ülkeleri sosyoekonomik olarak bizim fersah fersah ilerimizdeler. bizimki gibi işsizliğin tavan yaptığı, gelir dağılımındaki eşitsizliğin had safhada olduğu, eğitimsiz ve vasıfsız kitlelerin olduğu bir ülkede, avrupa ve iskandinav ülkelerine bakıp tatlı hülyalara dalmak komik oluyor. kaldı ki o ülkelerin mülteciler konusundaki tutumu da belli.

    edit2: bazı akbaşlar durumdan oldukça memnunmuş gibi yazıp durmuşlar. ulan, en rahatsız sizsiniz amk. en rahatsız olan o dükkanların komşusu olan esnaflar. en rahatsız olan antep'te, kilis'te o dükkanları yıkan diğer esnaflar. iş arkadaşım bir çomar. tam bir ak trolldür. akp ile ilgili her şeyi canı pahasına savunur. suriye politikasını da mülteci yığınlarının kontrolsüz şekilde ülkeye yığılmasını da savundu. geçenlerde memleketine gitti geldi. suriyelilerin kendi mahallesine kadar geldiklerinden, iğrenç insanlar olduklarından, mahallede problemlerin çıktığından bahsedip durdu. trajikomik bir durum. bu adamlara "al bir suriyeli aile bir hafta allah rızası için bak" desen topukları kıçlarına vura vura kaçarlar.

  • ntv'nin haberine göre mıt’den normalden bir yıl erken, üç yılda 4 üzerinden 5.0 ortalamayla (yüksek başarılı öğrencilere verilen not), 'mıt physics orloff scholarship' bursu verilen ilk kadın öğrenci olarak mezun olmuş.

    aldığı ödül ve unvanlar da şöyleymiş:

    2010, ıllinois havacılık merkezi birliği endüstri başarı ödülü
    2012, scientific american 30 under 30
    2012, lindau nobel laureate meetings ('nobel ödüllü bilim insanları ile tanışma' gibi çevirebiliriz sanırım) genç araştırmacı
    2013, mıt physics departmanı orloff bursu ödülü
    2015, forbes 30 under 30
    2015, hertz vakfı üyeliği
    2017, forbes 30 under 30 all star
    2017, marie claire deha ödülü
    2017, silicon valley comic con ana katılımcısı

    oha diyorum. ben de burada integralli matematik 2'yi vermeye çalışayım...

  • tarihi binalarla kaplı, çok büyük olmayan, yine de çok büyük bir şehre yakın mesafede olan, orta büyüklükte herhangi bir avrupa şehri.

    (bkz: brugge)
    (bkz: gent)
    orta büyüklükteler, birer alışveriş merkezleri var. etrafta kafeteryalar var. birkaç gece klübü de var. kolayca yeşil alan bulunabiliyor. şehir sıkıcı gelince hafta sonu kolayca brüksel'e veya amsterdam'a günü birlik geziler yapabiliyorsun. hatta biraz kasarsan paris'e, köln'e falan da gidebilirsin. şehirde trafik yok, banliyöden şehir merkezine otobüsle 20 dakika, otobüste de kolayca oturacak yer bulunuyor; mis.

    not: fiziksel olarak 20 yaşındayım; ruhum emekli amca kafasında.