4 entry daha
  • postmodernist ve feminist bakış açılarıyla incelenmesi gereken, incelendiğinde ortaya çok ilginç hedelerin çıkması mümkün olan, angela carter tarafından bluebeard isimli bir avrupa masalından esinlenerek kaleme alınmış harkulade bir kısa öyküdür.

    nasıl bakacağız postmodern açıdan bu öyküye?

    normal şartlarda bizim, bir peri masalı kahramanı olan kadından beklentimiz nelerdir? saf ve temiz olması ve beyaz atlı prensinin gelip onu kurtarmasını beklemesi, lakin the bloody chamber'daki ana karakterimiz (bkz: protagonist) saflığını yitirmiştir biz bunun örneklerini hikayenin başından sonuna kadar görüyoruz. mesela para için evlenmesi, kocasının onun yaptığı hatayı yakalayacağını düşündüğünde onu ayartmaya çalışması ve hikayenin sonlarında kocasını annesinin yardımıyla öldürmesi gibi.

    hikayenin sonu demişken, masaldan bir diğer ayrımı normalde biz hikayenin sonunda bir beyaz atlı prensin saf ve temiz prensesi kurtarmasını bekleriz, ama bu hikayede kurtarıcı kişi anne oluyor. bu durum bizim beklentilerimizi ters yüz edip klasik hikaye beklentilerimizi bu hikaye için beklememiz gerektiğini öğretir. beklentilerimizi yıkar ki bu durumun postmodern tanımı da denaturalization of natural'dır.(doğal olanın doğalsizlaştırılması, yıkılması ya da bozulması diye çevirebiliriz)

    özetlemek gerekirse okunması, eğer okundu ise bir de bu acıdan değerlendirilmesi gereken zira okudukça tatlanan okudukça zevk veren bir kısa öyküdür.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap