• çocukluk hayallerimi süsleyen, yalnız başına sokağın ucuna bile gidilemediği dönemlerde biri beni götürse artık diye kıvrandığım, önemli günlerde ödül olarak götürüldüğümde anılarını gecelerce düşlerimde yaşadığım çocukluk mabedim. o bana dev gibi gelen kapıdan bilet alarak girilip te aşağı doğru yürümekle başlardı rüya. park filan değildi orası, koskoca bir cumhuriyet, bir kraliyetti sanki, zor erişilen, az girilen ve tadı çıkartılası. o zamanlar delicesine aşık olduğum fenerbahçe ile aynı adı taşıyan restaurantta lefter, bombacı osman havalarında yenen kızarmış yarım piliç, lunapark gazinosundan taşan zeki müren'li, emel sayın'lı ama benim o yaşlarda hiç takmadığım sesler arasında girilen lunapark. her oyuncatan fışkıran, her çocuğu kendine çağıran müzikler, ışıklar. çarpışan arabalarda kimseye çarpmadan parkuru bitirebilme çabaları, zincir denen şeyden korkma, korku tünelinde gözlerini kapama dakikaları. ve illa da ben çekeceğim kürekleri diye binilen kayıklar. ve saniyeler gibi geçen saatler sonunda tutulan bir el ile istikamet dışarışı iken dönüp dönüp bakılan, hiç doyulmayan, şimdilerde çocukluğum için düşündüğüm, keşke bitmeseydi ruh hali içinde 30 numara ayaklarla üzgün solgun terkedilen mucize.
  • lunaparkındaki oyuncak alet edevatinin ustune envai cesit ecinniler, seytanlar resmettiren, yurekleri hoplatan pornografik bikinili kadın illustrasyonları cizdiren zihniyetin, sevgilisinin omzuna kafasını koyan kadını güvenlik elemanlarına 20 saniye icinde kosarak uyartan zihniyetle aynı kafaya ait olmasi eğlendirirken öğretir.
  • "istasyon ile şehir arasındaki bataklık arazi" olarak tarif edilen yere bir park, dahası rekreasyon alanı yapma düşüncesi 1927 yılında başlar. bu amaçla berlin bahçe uzmanlarından otto werner'e bir proje bile hazırlatılır ancak sonra askıya alınır.

    1936'da bu kez fransız theo leveau'nun tasarımı hazırdır. bu tasarım doğrultusunda park inşaatı 1939 yılının ilk aylarında başlar. inşaat devam ederken ağaçlandırma çalışmalarına da hız verilir. 80.000 fidan dikimi öngörülür. 1943'ün mayıs ayına gelindiğinde frenk üzümü, filbahri, japon ayvası, kırmızı yapraklı erik, erguvan, şimşir, sumak, leylak, hanımeli, taflan, kavak, söğüt, karaağaç, gürgen, meşe, çitlembik, akdiken, alıç, çınar, dişbudak, ıhlamur, iğde, akasya, atkestanesi, akçaağaç, kızıl ağaç, köknar, sedir, ladin, kara, sarı ve kızıl çam, halep çamı, porsuk çamı, ardıç ve mazı gibi muhtelif türlerden 60.000 kadar fidan dikilmiş, park, 19 mayıs 1943'de törenle açılmıştır.

    parktaki büyük havuzdan sandallarla gezinmenin dışında yüzmek ve diğer sportif etkinlikler içinde yararlanılabileceği düşünülür, 1944 haziran ayından itibaren de bu amaçla kullanılmaya başlanır. aynı yılın 30 ağustos zafer bayramında havuzda yüzme, kürek ve yelken yarışmaları düzenlenir.

    1940'lı yılların sonuna doğru şehrin merkezinin kızılay'a doğru kaymasıyla park seçkinler için gözde bir yer olmaktan çıkar, yapılırken planlanan atçılık ve yüzmeye ilişkin donanım da giderek kullanılamaz hale gelir.

    [yararlanılan kaynak: ulus gazetesi, ilgili dönem arşivi]
  • melih gökçek'in ankara'ya verdiği zararın cisimleştiği yer. türkiye cumhurieyti tarihinde çevrenin merkezden intikam alışının pornografisi adeta.
  • akşamları içinden geçmeye bile korkulan park. tutup kesseler kimsenin haberi olmaz.

    not: güvenlik görevlisi filan diyenler gece 11den sonra parkta gezinsin.
  • 30'lu yaslarindaki ya da yaslarina az kalmis bircok ankaralinin kucuklugunun vazgecilmezi olan park. mesela kucukken nikaha giderdik oraya, ardindan annem bana parki gezdirir, sonra da luna parka sokardi. ya da istasyona gelmis bir misafir karsilarken/ugurlarken gider, semaver ister keyif yapar, ordan eve/istasyona giderdik. 90'larin son yillari ve 2000'nin ilk yillarinda itin kopugun mekani oldugunu gorup uzuluyordum. bugun yapilmis halini gordum. evet guzel olmus olmasina ama ne yazik ki gelen kisi profili ne yazik ki benim cocuklugumdaki gibi degil.
  • - aşkıaam hadi gençlik parkına gidip çarpışan otolara binelim. değişik bi gün yaşayalım
    - deli misin meral, seni de sikerler orda beni de...
    - üfff
    - tabu?
  • bundan 15 - 20 yıl evvel feci bir kazanın gerçekleştiği yer(miş). çoğu ankaralının bildiği bir olaydır, ben görmedim ama o kadar çok kişiden duydum ki görmüş kadar oldum. anlatılanlara göre kazayı nakledeyim:

    gençlik parkındaki güya eğlence aletlerinden biri de şöyle bir şey ; dönüp duran bir demire bağlı sallanan zincirlerin uçlarında oturaklar vardır, oturağa oturan kişi beline de oturağa bağlı ipleri , zincirleri filan bağlar ki emniyetli olsun. sistem çalışır, ipler santrifüj kuvvetiyle yukarı doğru yükselirler, gerilirler, sonunda da bütün ipler ve oturaklar havada döne döne çiçek gibi açılırlar.

    bir gün, işte aynen böyle bir anda, oturaklar ve insanlar bütün hızlarıyla dönerken, adamın birinin belindeki ipler kopar, ve adam fırlayıp gider, opera meydanına kadar uçar ve orada bir yere düşerek ölür. ceseti paramparça olmuştur..

    edit: firuz arkadaşım beni aydınlattı, dedi ki bu olay, dönen salıncakların olduğu her yerde anlatılırmış.

    yalancı çıktık ve bir şehir efsanesinin kurbanı olduk anlaşılan.. (bkz: şehir efsanesi)
  • susuz ankara'nın yeşil alana sulama ihtiyacını gidermek amacı ile savaş, afet vg. gibi özel durumlar için yapılmış su kuyularından 24 saat su çekildiğini duymuşsunuzdur belki. altıyüz küsür tanker mütemadiyen ankara'nın altını emiyor.
    işte, gençlik parkı da, içindeki afet kuyusu ve çevresi, yeraltı su kaynaklarının çekilmesi nedeni ile çökmüş bir parktır, başkentin göbeğinde.
  • 30 ağustos'ta açılacak olan park.

    bir zamanların aile mekanı, sevgi yumagı, aşk tarlasıymış. son zamanlarında ise it yuvası, tinerci barınagı haline gelmişti. yeni halini ise merakla bekliyoruz. eski haline dönmüşse 40 yıl öncesinde yine bu parka gelen babannemi yanıma alıp çay içmeye, hatıraları dinlemeye gidicem.
hesabın var mı? giriş yap