• efsaneye göre cadılar bu gece blocksberg'te toplanırlarmış.

    girdimizi kudretli bir lucifer repliğiyle bitirelim:

    "you know, ı never understood you pagans. you're such petty little things. always fighting, always happy to sell out your own kind. no wonder you forfeited this planet to us. you, are worse than humans. you're worse than demons. and yet you claim to be gods.

    [snaps mercury's neck]

    and they call me prideful."

    sezon 5 olsa gerek.
  • "cadılar açıkça bazı hristiyan şenliklerini kutlarlardı. başlıca şenlikleri kuşkusuz almanlar'ın adlandırdığı walpurgis nach, yani aziz walpurga günü'nün arifesi, ya da ingiltere'nin roodmass'idir. aziz walpurga günü, 1 mayıs'tadır. o günün önceki gecesi, cadıların büyük şenliğiydi ve bunun nedeninin söz konusu aziz ile hiçbir ilgisi yoktur. 30 nisan, cehennemin tanrısı ve kralı hades ya da pluto'yla ilişkilendirilmişti ve onun şenliği o gün kutlanırdı. kiliseye göre o gün, ejderha öldüren bir aziz olan aziz donat ya da aidoneus'a ithaf edilmiştir ve kötü olanı cehenneme göndermeyi simgeler. cadıların o günü seçmesinin nedeninin bu olduğuna kuşku yoktur."

    (bkz: a history of magic witchcraft and occultism)
  • johann wolfgang von goethe'nin ve charles gounod'un faust'larının önemli bölümlerinden biri. harz dağındaki *schierke ve elend köylerinde gerçekleşiyor.

    mephistopheles:
    "özlemiyor musun bir süpürge sapını?
    en atağını isterdim ben tekelerin
    erekten çok uzaktayız bu yolda." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    "ancak, bugün dağda* büyüsel bir çılgınlık var,
    bir yalancı ışık yol gösterecekse size
    pek önemsemeyin, onu, gerekmez." agy

    "söylencelerden yankılar
    eski çağlardan kalma çınlıyor,
    işte ötüyor yakında baykuş,
    uhu, kızkuşu*, guguk,
    uyanık mı kalmış hepsi
    çalılıkta mı kertenkele?
    uzun bacaklar, şişko karınlar!
    kökler yılanlar gibi!" agy

    "aydınlatmıyor mu bu tören nedeniyle
    sayın mammon** bu görkemli sarayı?
    bir mutluluktur senin bunu görmen,
    ben seziyorum hırçın konukları, artık." agy

    "ne dersin dostum? küçük yer değil burası.
    bakıver! güçlükle görürsün sonunu.
    dizilmiş yüzlerce ateş yanıyor;
    oynanıyor, konuşuluyor, pişiriliyor, içiliyor,
    sevişiliyor; söyle bana, nerde daha iyisi?" agy

    "sen çelişkinin ruhu*! yol göster bana,
    çok iyi etmişiz, düşünüyorum da, şimdi,
    walpurgis gecesi brocken'e gelmekle,
    içimize kapanıp* toplumdan uzaklaşmak için."

    "ben* değişik kılıklara girmeye alışkınım,
    açılış gününde kişi aşamasına göre alır yerini,
    bir dizbağı* beni yükseltmez
    oysa bir atayağı büyük saygı uyandırır." agy

    "akıyor yukarıya çevrinti;
    itiyorum* sanırken itiliyorsun*." agy

    "çok doğru! ben de görüyorum bunu.
    taşıyabilir başını koltuğunun altında da;
    perseus kesmişti onun* başını*.
    hep o düşsel yanılmalar sürüyor!
    beri yanına gelsene şu tepenin,
    prater'deki gibi eğlencelidir burası;" agy

    (bkz: walpurgis/@ibisile)
    (bkz: 30 nisan/@ibisile)
    (bkz: faust/@ibisile)
    (bkz: oberon/@ibisile)
    (bkz: cadılar bayramı), halloween
    (bkz: nekyia)
  • harz sıradağlarının en yükseği brocken'de toplanır büyücüler ve cinler. bu gecede şehevi taşkınlıklar toplumsal bir kabulle özgürce yaşanır. körpe kızların, asil hanımefendilerin günahla ilk tanıştıkları gece olarak betimlenir.
  • yeryüzündeki tüm cadıların bir araya geldiği gündür. 30 nisan'ı 1 mayıs'a bağlayan geceye denk gelir. işin ilginci, doğu karadeniz'deki bazı köylerde eskiler, cadıların yılda bir kez toplandığından bahsetmiştir. daha da ilginci bu günü, rumi takvimin 1 mayıs'ı kabul etmişlerdir. karadeniz'deki halk inanışlarında her 1 mayıs gecesi cadılar, yerel ağızla cazılar, uçarak karadeniz'in kuzeyinde toplanırlar ve burada baş cadıdan yeni tılsımlar, efsunlar öğrenip geri gelirler. detay
  • bir gustav meyrink romanı.
    kitabı tek bir cümle ile, faust ve iki şehrin hikayesi seviyelerine yaklaşamasa da ikisini harmanlamayı başarabilmiş bir okült roman olarak tanımlayabilirim.
    almanca’ya birçok eser kazandıran bir çevirmen olması gustav meyrink’in goethe ile tek ortak özelliği değil. okült geleneklere ilgisi ve fantastik kurgularıyla da benzeştiği goethe kadar tanınan bir kişilik olmasa da kendi tarzını oluşturabilmiş bir yazar olan gustav meyrink, karanlık atmosferi ve sıra dışı karakterleriyle ilginç bir roman sunuyor.
    walpurgis gecesi’yle faust’ta tanışanlar, 1.dünya savaşının gölgesindeki bu şeytani gecenin tarihi olaylarla harmanlanmış bir yorumuyla karşılaşacaklar. köprünün bir tarafında vurdumduymaz zengin aristokratlar öte tarafında sefil halk arasında ezelden beri süregelen sınıf mücadelesi, başta belirttiğim gibi, meyrink’in çevirisini yaptığı charles dickens’ın 2 şehrin hikayesi ortamını da andırıyor.
    kendi ifadesiyle “her şeye kadir görünmez bir düşman tarafından insan beynine yerleştirilen şeytani bir komediden başka bir şey olmayan” zamanın kendini tekrar eden döngüsü, vücutların ruhlar için sadece bir ara durak oluşu, ölümün bir son olmayışı, iyilik ve kötülüğün zaman içinde biriken bir enerji gibi tanımlanması, kollektif bilinç gibi konular, fantastik bir kurgu ve güzel betimlenmiş karanlık bir atmosfer ile sunuluyor.
    eşyaların birer kişilik olarak tanımlanması da güzel bir fikir olsa da özellikle valiz boşaltma bölümünde gereksiz uzatıldığından olsa gerek biraz sıkıcıydı. belki de aradığım şeyi bulamamak beni henüz sebebini bilmediğim bir bilinç altı olumsuzluğu tetiklediğinden, normalden daha fazla da rahatsız olmuş olabilirim. ayrıca zaman çekimlerinde de özellikle son bölümde uyumsuzluk, kopukluk göze çarpıyordu. bir çeviri hatası mıydı yoksa yazar rüya-gerçek karışımı kopuk kopuk olayları vurgulamak için bu tarzı özellikle mi tercih etmişti, orijinal dilinden okumadığım için bilemiyorum.

    kitabın geçtiği dönemdeki gerçek hayat da şöyleymiş.görselgörselgörselgörselgörselgörselgörselgörselgörsel
    sıradan halkın ekmek, bira vs için girdikleri kuyruklar, gramla un vs satışı ve buna karşılık aristokratların yardım etkinlik fotoğrafları, kitaptaki köprünün iki yakası arasındaki farkı güzel yansıtıyor
  • chilling adventures of sabrina'da görülebilecek bir gelenek.
  • eski zamanlarda, çok eski zamanlarda pagan günlerinde yılın bir mayısına en yakın dolunay gecesi walpurgis gecesi olarak kutlanır takip eden sabahıysa beltane bayramı kutlanırdı. bu bayramların amaçlarından birisi de verimliliği, çoğalmayı daha açık konuşmak gerekirse seksi kutlamaktır. bu nedenle açan çiçekler falan özenle seçilir ve etrafa dağıtılır. hint avrupa geleneklerinde ateş yakmak ve çevresinden, üzerinden çeşitli törenler yapmak sanırım semitik adetler öncesi nesilden nesile aktarılan bir şeydi ve burada da karşımıza bu gecenin ateş yakılarak kutlanılması çıkıyor, sanırım saydığım nedenden dolayı pek şaşırtıcı değil. ilginçtir, semitik adetler öncesinde toplumların eğlendiğini ve kötücül tarif edilenlere atıfta bulunarak tapınmalar gerçekleştirdiğini görüyoruz. cadıların da bu bayramı seçmiş olması tesadüf değil tabi.
hesabın var mı? giriş yap